Bildiklerinizi yazıyorum. Bilmediklerimi yazamam.
Bildiklerinizi hepimiz biliyoruz.
Vatana ihanet eden politikacı, yaptığı işin yanlış olduğunu bilerek yapar.
Uyuşturucu şarap, rakı üreten, alan, satan, taşıyan ve içenlerden bunun kötü olduğunu bilmeyen bir tek kişi bulunamaz.
Fuhuş ticareti, organ ticareti yapan, çocuk alıp-satanların hepsi yaptığının yanlış olduğunu bilirler.
Faiz alan, veren, yazan, şahitlik yapanların hepsi bu işin haramlığını bilirler.
Erkek veya kadın öldürenlerin hepsi yine bu yaptığının haram olduğunu bilirler.
Bütün bu suçların işlendiği Mekke’de doğup büyüyen sevgili peygamberimize, Rabbi tarafından Rasül/elçilik görevi verildikten birkaç sene sonra Mekke’nin saygın kişileri kabul edilen Ebubekir, Ömer, Osman, Hamza…(Allah hepsinden razı olsun) gibiler Müslüman olunca Mekke parlamentosu üyeleri, Allah Rasülüne krallık, zenginlik ve istediği güzellerle evlenme teklifini getirdiklerinde, tek isteklerin atalarının izinden gitmek ve Lat, Mena, Uzza gibi put insanların kriterlerine göre yönetme şartıyla tekliflerini sunduklarında:
“Amca, vallahi, eğer güneşi sağ elime, ay’ı sol elime koysalar ben bu İslâm da’vetini Allah onu izhar (açıklayıp üstün getirinceye) edinceye kadar veya ben bu yolda yok oluncaya kadar terk etmem” diye cevap veriyor. (Beyhaki, Delail-un-Nübüvve 2/187, İbni Hişam, Sire 1/266)
Bunu da bilmeyenimiz yok.
Ama bütün bu suçları işleyenler, batı kriterlerini, kendilerini yaratanın hükmüne değil, batı kriterleri içinde doğduklarından, o kriterlere göre büyüdüklerinden, geçimlerini o kriterlerden sağladıklarından başka bir dünyanın varlığını da görmediklerinden “Allah affetsin” deyip yolsuzluklarına devam ettikleri gibi, iffetsiz insanlar, iffetlilerden nefret ederler.
Hırsızlar, doğru dürüst çalışan insanlardan rahatsız olurlar.
Faiz alıp-verenler, her akşam haberlerde para hareketlerini izlerken her gün parasının değerinin çalındığını gördüğü halde o yine faizden kaçanlardan uzak dururlar.
Yaptıkları yanlışın doğrusunu görmek kendilerine ayna görevi olduğundan onlardan kaçarlar.
Sevgili peygamberimiz, bu teklifi kabul ediverseydi ne olacaktı?
Ne olacağını Rabbimiz haber veriyor:
“Sen onların dinine uymadıkça, ne Yahudiler ne de Hıristiyanlar asla Senden hoşnut olmazlar. De ki: "Gerçekten doğru yol, Allah'ın yoludur." Sana gelen bu ilimden sonra onların arzularına uyarsan, Sana Allah'tan ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.” (Bakara süresi ayet 2/120)
Siyonistlerin, Ortadoğu’da bütün Müslümanları ateşe verdiğini, Hristiyanların da onların ateşine nasıl odun ve petrol taşıdığını gördük.
Yahudi ve Hristiyan ülkelerde ahlakın, ahlaksızlık suçu olduğunu, İbneler hakkında konuşan diyanet görevlisinin, Avrupa sınırları dışına nasıl çıkarıldığını gördük.
Uyuşturucunun her çeşidinin Cafe-shop’larda satıldığını gördük.
Yirmi bine yaklaşan çocuk ölümünden hiç rahatsız olmayan batılıların liderlerinin bir tek Yahudi’nin yaralanmasında, “Geçmiş olsun” dileklerini açıkladıklarını gördük ve duyduk.
Allah celle eclalühün bize lütfettiği ten ve can nimetini, milyarlarca hücremizin her birinin tenimizin neresinde olduğunu, hangi gıdalara ihtiyaç olduğunu ve ona göre gıdasını kan damarlarıyla gönderen Allah’ın kriterlerini terk edip, Lat’ın, Menat’ın, Uzza’nın kriterlerine uyanları uyarmak için onlardan gelen teklifi reddederek Allah’ın gösterdiği yolda yürüyen sevgili peygamberimizin gösterdiği Sıratı Müstekıym’de yürümeye çalışalım