(Ramazan bayramının birinci günü)
Babalar günü, anneler günü, kadınlar günü… gibi senede bir defa gelen günler vardır.
Ramazan ve Kurban bayramları analar, babalar, nineler, dedeler, çocuklar, doktorlar, mühendisler, işçiler, patronlar, erler, generaller…bayramıdır.
Bu iki bayram, bütün insanları kuşatan bayramlardır.
Yalnız insanlara değil, yollara, evlere, dairelere, kışlalara, fabrikalara…gelir bu bayramların etkisi.
Elbiseler, ayakkabılar, şekerler, çikolatalar, hediyeler, gülücükler, güller, güzel kokular… her yerde ışıl ışıl, pırıl pırıl olur.
Havaya bayram gelir, güneş bayram yapanların üzerine doğar ve o da katılır bayrama.
Bayramımızın başlama işaretini gökyüzündeki hilal verir.
Batı ufkunda bir kaş gibi görünür, bayramı müjdeler ve hemen kaybolur.
Mavi atlas üzerine inci gibi serpiştirilmiş yıldızlar göz kırpar bayrama katılanlara.
Yüzlerde, oruç emrini başarıyla yerine getirmenin sevinci vardır.
Bir ay, bütün Müslümanların dünyanın her yerinde aynı ibadeti yerine getirirken İslam Birliğine katılmanın huzuru vardır.
Halkı Müslüman ülkelerinin başkanları bir araya gelip İslam Birliğini sağlayamasalar da, Müslüman halk bu birliği sağlamanın mutluluğunu tadarlar.
Haritada yerini bulamayacağımız ülke ve şehirlerde yaşayan bütün Müslümanlarla aynı Besmele, aynı niyyet, aynı ibadet, aynı zamanda ayrı mekânlarda aynı kitabın tarif ettiği şekilde hareket etmenin sevincini yaşıyoruz.
Demokrasi uğruna, kendilerini fedaya hazır dört tane parti liderini, hiçbir televizyon kanalı bir araya getiremedi ama Ramazan ayının başlangıcında ve bu gün bayram namazında dünyada yaşayan bütün Müslümanlar 24 saat içinde Bayram namazında bir araya gelecekler.
Parti liderleri de bir araya gelecekler.
Hatta televizyonlara nerede namaz kılacaklarını haber verecekler ve haber olacaklar.
Demek ki neymiş, birliğin, beraberliğin, kaynaşmanın adresi, bizim gibi insanların değil, bize düşmanlıkta hiç kusuru olmayanların kuralları değil, Bir olan Allah celle celalühün Kur’an-i Kerimi etrafında birleşmek gerekmiş.
Bu gün en yakın akrabaların hepsini ziyaret edeceğiz.
Büyük şehirlere taşınan insanlarımız için aynı köyden olmak da akrabalık gibidir. Onlar da ziyaret edilmelidir.
Ben, on altı evde kiracı olarak kaldığım günlerde, apartmanda oturanlar arasında ayrım yapmadan eşimle beraber bayram ziyaretini hiç ihmal etmedim.
Kaldığım evin sokağında kalanların hepsinin bayram ziyaretini de üç günde tamamladım.
O kirada kaldığım on altı evin sahiplerinden sağ kalanlarla selamlaşmalarımız devam eder.
Ben, kira parasını ödemeyi, her ayın beşinden sonrasına hiç bırakmadım, siz de sözleşmede belirttiğiniz tarihten sonraya bırakmayınız, kul hakkıdır.
Maaşımdan başka babadan, anadan, kayınpederden de hiçbir gelirim yoktu.
Yani demem o ki, borca girmeyin, kimseye zor durumlarınızı hissettirmeyin, israf etmeyin, para da biriktirmeyin.
Aylığınızı aybaşına kadar bitirmiş olun.
Bir tek şekerle de olsa, hediye dağıtıcısı olun.
Her köyde, kasabada ve mahallede “Şekerci hoca” diye bilinenler vardır.
Dost yüzü görmeyi, yemek gibi, su içmek gibi, gıda bilin ve gıdanızı ihmal etmeyin.
Keder, kaygı, stres, gam, üzüntü, can sıkıntısı.. gibi sizi yiyip bitiren iç hastalığın önleyicisidir bu gıda.
Akrabaları gören göz, onların seslerini dinleyen kulak, büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpen dudak, dost havası koklayan burun, gönül alan dil, veren el, sizin en etkili gıdanızdır ve sağlığınızı koruma tedbiridir de.
Bu birlik ve beraberlik, aynı zamanda sosyologların hep söyleyip de bir türlü başaramadıklarını gösterme halidir.
Bir ezanla, yemek, içmek ve cinsel ilişkiye son vermek, yine akşam bir ezanla topluca bir milletin yemeğe başlamasını sağlayacak yeryüzünde hiçbir şahıs, kurum ve kuruluş bu güne kadar görülmediği, duyulmadığı gibi bu günden kıyamete kadar da bunu başaracak yoktur.
Ya Kur’an-i Kerimin bütün emir ve yasakları, bizim 24 saat 365 günümüzü aydınlatsa, bizi kim tutabilir?