Yaşayan her canlı, vatanını sever. Kuşlar yuvalarını, hayvanlar sığınaklarını, insanlar vatanlarını severler. Hatta, “Bülbülü altın kafese koymuşlar ah vatanım demiş” diye bir atasözümüz bile vardır. “Vatanım, doğduğum yer değil, doyduğum yerdir” diyenler de doğduğu yerin hasretini çekerler. Biz ve bütün insanlar, dini ne olursa olsun doğduğu, büyüdüğü yerden ayrılınca anlar vatan sevgisini.
Sevgili Peygamberimiz, doğup büyüdüğü Mekke’de kendisine ve ashabına yapılan baskıların dozu artınca, hatta Mekke parlamentosu onu öldürme kararı alınca, Rabbimiz de ona hicret izni verince Medine’ye hicret esnasında Cuhfe denilen yerde kendisine şu ayet indirilir: “Şüphesiz sana Kur’an’ı farz kılan, seni dönüş yerine (Mekke’ye) elbette dön-dürecektir. De ki: Hidayetle geleni de, apaçık bir dalalette olanı da Rabbim daha iyi bilir.” (Kasas süresi ayet 28(85). Bilal-i Habeşi (Allah ondan arzı olsun) Şam taraflarında iken hep Mekke ve çevresindeki dikenleri bile özlediğini anlatan şiirler söylemiştir. Bizim bu dünyadaki vatanımız, üzerinde Allah’ın emri ve yasaklarına riayet ederek özgürce yaşayabildiğimiz topraklardır. Onun için Sevgili Peygamberimiz Mekke’den Medine’ye hicret etmiştir. Musa aleyhisselamın ümmetinden ve bizim de kardeşlerimiz olan Müslümanların bir kısmının vatanlarına dönmek için savaştıklarını haber verir Rabbimiz:
“246-Musa’dan sonra İsrail oğullarının ileri gelenlerini görmedin mi? Hani onlar nebilerinden birine, ‘Bize bir melik (komutan) gönder de Allah yolunda savaşalım’ demişlerdi. O da, ‘Size harp farz kılındığında, ya harp etmezseniz’ dedi. Onlar, ‘Biz Allah yolunda niçin harp etmeyelim. Biz yurtlarımızdan ve çocuklarımızdan çıkarıldık’ dediler. Harp kendilerine farz kılınınca da az bir kısmı dışındakiler, yüz çevirdiler. Allah, zalimleri bilir.” (Bakara süresi ayet 2/246). Ama biz bu dünyada muhacir durumundayız ve asıl vatanımız cennettir. Adem aleyhisselam ile Havva anamız oradan indirildiler ve Rabbimiz de bize ve her birimize: “28-Sen Rabbinden hoşnut, Rabbin de senden hoşnut olarak Rabbine dön.” (Fecr süresi ayet 89/28).
Ve bize de geldiğinde:
“Onlara bir musibet geldiğinde, ‘Biz Allah’a aidiz ve elbette O’na döneceğiz’ derler” buyurarak son yolculukta ne diyeceğimizi öğretiyor. (Bakara süresi ayet 2/156). Biz de Rabbimizin:
“Rabbinizden bir mağfirete ve genişliği gök ile yer genişliği gibi olan, Allah’a ve peygamberlerine iman edenlere hazırlanan, cennete doğru yarış yapınız. Bu, Allah’ın dilediğine verdiği bir lütufdur. Al¬lah büyük lütuf sahibidir.” (Hadid süresi ayet 57/21, Al-i Imran süresi ayet 3/133).
Emrine uyarak asli vatanımıza kavuşmak için bu dünyada koşarak ameli salihimizi yerine getirelim. Oyalanmayalım, çünkü son durağımızı Rabbimiz haber verir: “Son varış yeri Rabbinedir.” (Necm süresi ayet 53/42). Sevgili Peygamberimiz, Abdullah bin Ömer’in omzundan tutar ve “Bu dünyada sanki gurbetteki garipmiş gibi veya yolcu gibi ol” demiş. Abdullah bu hadisi sanki şerh eder gibi hadisi dinleyene ve bize “Akşam olduğunda sabahı beklemeden görevini yap, sabah olunca da akşamı bekleme. Sağlıklı iken hastalığına, hayatta iken ölümüne hazırlık yap” diyor. (Buhari, Sahih, K. Rikak, bab 3). Yani Allah’a karşı görevlerini yarına değil akşama bile bırakma. “Vatan sevgisi mandandır” kibarı kelamımızın aslının hadis olduğunu hiç söyleyen yoktur. Çünkü hepimizin fıtratına bu koyulmuş. Fıtratımızda vardır. Hadis kritikçilerinden Aliyyül kari ile Sehavi, manasının doğru olduğunu, yani İslam’a aykırı olmadığını söylerler. (Sehavi, Mekasıdi hasene 1/297).
Mevlana da Mesnevisinde: 14639-“Bunun gibi (vatanı sevmek imandandır) hadisi doğrudur ama efendi, önce iyice vatanı tanı!..” 14621-“Vatan sevgisinden dem vurma. Çünkü asli ve ebedi vatan oradadır, burada değil...” 14622-“Eğer vatan istiyorsan nehrin o tarafına geç. Bu sahih hadisi yanlış okuma!” 3925-“Eğer bu dünyada sakin oluşum, benim için firak olmasaydı (innâ ileyhi râciûn) denilmezdi.” 3926-“Râci’: Ayrılmış olduğu şehre dönen, zamanın tefrîkından sonra vahdet canibine gelen kimsedir.” 11461-“Buhâra, yârimin meskeni ve şahımın şehridir. Benim vatanım orası... Âşık indinde (Hubbül vatan) manası da budur.” Bila-i Habeşi’nin ölüm döşeğinde hanımıyla aralarında geçen konuşmanın bir kısmında şöyle diyor:
11187-“Zevcesi dedi ki: Ey güzel tabiatlı; ayrılık zamanı. Bilâl de dedi ki: Hayır... Hayır... Vuslat zamanı...” 11188-“Zevcesi dedi ki: Bu gece gurbete gidiyorsun, hısım ve akrabanın gözlerinden gâip olacaksın.” 11189-“Bilal dedi ki: Hayır... Hayır… Belki bu gece ruhum, gurbetten asıl vatana kavuşuyor.”
Not: Mesnevilerin rakamları, Tahir’ül Mevlevi’nin şerhinin rakamlarıdır.